Herhangi bir mağazadan satın aldığımız şık bir pabucun, bir firmanın üretim zincirinde en önemli kalemlerden biri olduğunu hiç düşündünüz mü? Eğer bir üretici değilseniz muhtemelen hayır! Tüketici olarak bizi ilgilendiren, uzun süre kullanabileceğimiz kaliteli ve şık bir ayakkabıdır. Mağazanın vitrininde gördüğümüz andan itibaren nerede ve nasıl giyeceğimizi planladığımız pabuçlar ise bir işletmenin varlığını sürdürmesinin somut ürünüdür. İşletmelerin ticari hayatlarını sürdürmeleri için ürettikleri mal ya da hizmeti uygun fiyata satarak kar elde etmeleri gerekir. İşte bu noktada tüketicinin rolü de kendini gösterir, çünkü üretimin temel amacı, üretim zincirinde yer alan her halka için fayda yaratmaktır. Bu sadece işletme ve tüketici arasındaki bir denge değildir. Çok daha önemlisi, refah seviyesinin üretim kapasitesine göre belirlenmesi, üretim kapasitesi yükseldikçe dış ülkelere olan bağlılığın azalması, işsizlik ve enflasyonun önüne geçilmesidir.
Geçmişten günümüze üretim pek çok farklı şekilde tanımlanmıştır. Ekonomistlere göre üretim, fayda yaratmaktır. Mühendisler ise üretimi, ham maddeleri kullanılabilir birer mamule dönüştürmek şeklinde tanımlamışlardır. En yaygın tanımıyla üretim, ihtiyaçlarımızı karşılamak amacıyla, belirli girdilerin birtakım işlemlerden geçirilerek mal ya da hizmet haline dönüştürülmesi sürecidir. Bu tanımı göz önünde bulundurursak eğer, üretim aşamasının üç önemli elemanı ile karşı karşıya kalırız: Girdi, işlem ve çıktı.
Bu durumda üretimin gerçekleşebilmesi için bir girdinin olması, bu girdiyi şekillendirecek bir işlemin gerçekleşmesi ve sonunçta fayda sağlayacak bir çıktının yaratılması gerekmektedir. Üretim kapasitesinin artırılması ve toplam faydanın yükseltilebilmesi için makineleşme, otomasyon, işbölümü, uzmanlaşma, çeşitlendirme, standartlaştırma, genişleme, daralma, araştırma, geliştirme gibi birçok etmen bir arada olmalıdır.
Malzeme gereksinimi ya da girdi ihtiyaçlarının karşılanması için 1960'lı yıllarda başlayan otomasyon çalışmalarının yetersizliği yeni stratejilerin geliştirilmesini zorunlu hale getirdi. Bu çözüm ihtiyaçları, bilgi teknolojilerinin desteğiyle ERP sistemlerini ortaya çıkardı. Kurumsal Kaynak Planlaması olarak Türkçeleştirilen “Enterprise Resource Planning”, bir işletmenin bütün fonksiyonlarını tek bir çatı altında toplayan, bilgiye doğru zaman ve şekilde ulaşılmasını sağlayan oldukça önemli bir sistemdir. Bu tanımdan yola çıkarak, ERP sisteminin bir tür modern yönetim yaklaşımı olduğunu söyleyebiliriz.
Şimdi üretim yönetimi açısından ERP sistemi hakkında bazı detaylara göz atalım.
Üretim Yönetimi
Henüz iletişim çağına girmeden çok önce teknolojik gelişmeler gelecek yüzyıllarda küresel ticaretin büyük oranda yoğunlaşacağını gösteriyordu. Öyle de oldu. Günümüzde üreticinin hammaddesini dünyanın bir ucundan sipariş etmesi hiç de zor değil! Fakat işte herşey bu hammaddenin üreticiye ulaşmasıyla başlıyor. Küresel ticaretin yoğunlaşmasıyla ortaya çıkan sıkı fiyat ve kalite rekabeti üretim yöntemlerine ve yönetimine de yansıyor. Artık dünya eskisi kadar küçük değil! Üstelik insan nüfusu da her geçen gün daha da artıyor. Bu durumda işletmecilerin üretim miktarlarının ve maliyetlerinin artması da kaçınılmaz görünüyor. Tüm işletmeciler için sihiri kelime olan "hammadde", eskisine göre artık çok daha uygun fiyatta ve zamanında tedarik edilmek zorunda... Bu noktada "Üretim Yönetimi"nden söz etmeye başlayacağız.
Küçük ya da büyük fabrikalar, entegre üretim tesisleri ya da vitrindeki beğendiğimiz pabucu üreten özel atölyeler ve diğerleri, üretimini gerçekleştirmek, bir ya da birçok ürünü ortaya çıkartabilmek için hammaddeye ihtiyaç duyar. Herhangi bir hammaddenin girişinden ürünün son haline dek binlerce işlem, onlarca makine ve pek çok insan çalışır. İşte bu büyük organizasyonun yönetilebilmesi için başarılı bir "Üretim Yönetimi" uygulaması gerekmektedir.
Üretim yönetiminin amacı
Üretim yönetiminin amacı, üretim için gerekli olan dört ana faktörü -miktar, kalite, zaman ve faaliyet- en uygun şekilde bir araya getirmek ve kullanmaktır.
Üretim yönetimi, yalnızca imalatla sınırlı değildir. Aynı zamanda isletme sisteminin alt elemanlarından biri haline gelmistir. Bu da üretimle ve üretim yönetimiyle ilgili teknolojik olgu ve ilkelerin de uygulama alanına girdiğinin bir göstergesidir.
İs gücü, sermaye, enerji ve bilgi kaynaklarının en iyi sekilde bir araya getirilmesinde ve sistemin sorunsuz işlemesinde, diğer yönetim birimleriyle sıkı ilişkiler sürdürmek çok önemlidir. Kurumsal Kaynak Planlaması (Enterprise Resource Planning – ERP), malzeme stokları, makine yenileme ve finans, mamul stokları için satış ve pazarlama, maliyet kontrolü için muhasebe bölümleriyle sürekli bilgi alışverişi içerisindedir. Bu birliktelikler, mal üretim yönetimi ve bilgi alışverişinin hızlı ve doğru biçimde yapılması açısından son derece önemlidir.